Matematİğİn Tarİhİ
Şimdi gelin hep birlikte bu gizemli tarihi öğrenelim.
![]() |
Bilim Tarihinde Matematik |
![]() |
Matematiğin Önemi |
![]() |
Matematiğin Bilimler İçindeki Yeri |
![]() |
Matematiğin Sınıflandırılması |
![]() |
Matematiğin Nitelikleri |
![]() |
Matematiğin Temel İlkeleri |
![]() |
Matematiğin Diğer Bilimlerle İlgisi ve Diğer Bilimlerden Farklı Yönleri |
![]() |
Matematik Tarihinde Bilgi Kaynakları |
![]() |
Matematik Tarihi Konusu |
Bilim Tarihinde
Matematik
Matematikle ilgili eserler
incelendiğinde; birinci grup olarak, Eski Yunan matematikçilerinden Tales (Thales),
Pisagor (Pythagoras), Öklid (Euclides), Arşimed (Archimedes), Apollonius,
Hipparchos , Menaleas, İskenderiyeli Heron , Batlamyos (Ptelemeos Claudis) ve
Diophantos ile bunların çağdaşlarının adları görülür. Daha sonra, ikinci grup
olarak da Batı Dünyası matematikçilerinden; Johann Müler (Regiomantanus adıyla
da tanınır), Cardano, Decartes, Fermat, Pascal, Newton (Isaac Newton), Leibniz,
Mac Loren, Bernoulli'ler (Bu aileden sekiz ünlü matematikçi vardır. Bunlar; Jean
Bernoulli, Jacques Bernoulli, Daniel Bernoulli...). Bu bilginlerin adlarını ve
matematikle ilgili sistem, teorem ve kavramlarını her kademedeki orta dereceli
okul ile üniversite ve dengi okul matematik kitaplarında görmek mümkündür.
Yukarıda; birinci grup olarak belirttiğimiz; Eski Yunan (Antik çağ,
Grek) matematikçileri; M.Ö. 8. yüzyıl ile M.S. 2. yüzyıl arasında, ikinci grup
olarak belirttiğimiz Batı Dünyası matematikçileri ise, 16. ile 20. yüzyıl
arasında yaşamışlardır: Burada akla şöyle bir soru gelmektedir. 16. yüzyıldan
önceki zaman içerisinde matematik konularında hiç bir araştırma ve çalışma
olmamış mıdır? Özellikle, islamiyetin ilk yılları olan 7. yüzyıl ile 16. yüzyıl
arasında yaşamış olan Türk-İslam Dünyası matematik bilginlerinin varlığı ve
çalışmaları görmezlikten gelinmiştir.
Gerçek olan şu ki; Türk-İslam Dünyası matematikçileri, yukarıda
birinci grup olarak adlarını belirttiğimiz Eski Yunan bilginlerinin ortaya
koyup, yeterli çözüm getiremedikleri, matematik sorunlarına yeni çözümler
getirdikleri gibi, bu bilime yeni sistem, kavram ve teorem kazandırmışlardır. Bu
başarılarının sonucu bugünkü ileri matematiğin temelini atmışlardır. Her ne
kadar, Batı'lı bazı bilim tarihçileri, Eski Yunan matematiğini geliştirmiş
olmakla vasıflandırıyorlarsa da, son yüzyıl içinde yapılan araştırmalar, bu
hükmün temelinden yanlış olduğunu ortaya koymuşlardır.
Ülkemizde, evrensel nitelikteki kendi alimlerimizin bilimsel yönlerine
gereken ve yeterli önem verilmezken; Batı'da, özellikle son yüzyıl içerisinde,
bilginlerimize ait yüzlerce cilt eser ve makalelerin yayınlandığı, hatta bu
bilginlerimiz için, yaşadığı yüzyıllara adlar verildiği ve anma törenleri
düzenlendiğini görmek mümkündür. Bunlardan birkaç örnek vermek gerekirse;
dünyada ilk cebir kitabı yazanın Harezmi (Harezm 780-Bağdat 850),
trigonometrinin temel bilginlerinden olan sinüs ve cosinüs tanımlarını ilk
açıklayan el-Battani (Harran 858-Samarra 929) , tanjant ve cotanjant tanımları
ile ilgili temel bilgileri Ebu'l Vefa (Buzcan 940-Bağdat 998), Pascal'a (Blaise
pascal 1623-1662) izafe edilen ve cebirde önemli kuralları ihtiva eden "Binom
Formülünün" Ömer Hayyam'a (1038-Nişabur 1132) ait ve Kepler'in (Johannes Kepler
1570-1630) araştırmalarına rehberlik edenin İbn-i Heysem (Basra 965-Kahire
1039). olduğunu belirtebiliriz. Ayrıca Sabit bin Kurra (Harran-826-Bağdat 901)
için "Türk Öklid'i" bilim dünyasının en büyük alimi, Beyruni (Bruni) (Ket 973-Gazne
1052) için "Onuncu Yüzyıl Bilgini", ünlü Türk hükümdarı Uluğ Bey için "On
Beşinci Yüzyıl Bilgini" öğrencisi Ali Kuşçu için "On Beşinci Yüzyıl Batlamyos'u"
dendiğini de belirtmek mümkündür.
Yukarıda sadece birkaçının adını belirttiğimiz 8. ile 16. yüzyıl
Türk-İslam Dünyası alimlerinin eserleri, Batı'da "Tercüme Yüzyılı" olarak
adlandırılan 12. yüzyıl başlarından itibaren, önceleri zamanın bilim dili olan
Latince'ye, daha sonradan da, öteki Batı dillerine çevrilmiştir. Çevrilen bu
eserlerin asılları ise, Doğu Yazma Eserleri ile zengin olan Avrupa
kütüphanelerinde muhafaza edilmekte ve hala, ilgili bilim adamlarının elinde,
gerektiğinde temel müracaat kitabı, ya da kaynak eser olarak
değerlendirilmektedir.
Matematiğin Önemi
Matematik, genel mantığın uygulama alanı ve insan zekasının bu yolda işlemesi
görevini görür. Ayrıca; mekanik, fizik, astronomi bilimlerinin de temelini
teşkil eder. Bunların dışında, sosyal bilimler, tıp, jeoloji, jeofizik,
psikoloji, sosyoloji ve iş idareciliği gibi alanlarda da, matematiğe geniş bir
şekilde ihtiyaç duyulur ve yaygın bir şekilde kullanılır.
Bugünün medeniyetinde ön safı tutan, büyük endüstri ve yan
kuruluşları, istihkam hizmetleri hep matematiğin yardımı ile yapılmış
eserlerdir. Şu an siz bu yazıyı okurken, karşınızda duran bilgisayarınızın
içinde milyonlarca matematik işlemi büyük bir sürat ile yapılmakta ve sonuçları
size görüntü ve ses olarak sunulmakta. Yolda yürürken gördüğünüz binalar,
taşıtlar ve yollar hep matematik ve mühendisliğin ortaya koymuş olduğu
tasarımlardır. Onun için en soyut bir ilim olan matematik, ikinci elden pratik
hayata da tesir ediyor demektir.
Denilebilir ki; günlük yaşantımızın her evresinde, karşı karşıya
olduğumuz bir bilimin tarihini bilmek, matematiğin önemini kavramanın temeli
olsa gerekir.
Matematiğin Bilimler İçindeki Yeri
Özellikle; fizik, kimya ve astronomi (gökbilim) gibi, müspet bilimler bilimleri,
yani fen bilimleri söz konusu olduğunda, bu bilimlerin hem temelinde ve hem de
bugünkü ileri duruma gelmelerini hazırlayan faktörlerin başında matematik
vardır.
Matematiğin bilimler içindeki yerini şematik olarak belirtecek olursak
:
Bu
temel bilimler de, kendi içerisinde ayrı bilim dallarına ayrılır. Bugün
matematik için 544 ayrı bilim dalı vardır. Astronomi için de, 40 ayrı bilim dalı
belirtmek mümkündür.
Ayrıca, bu temel bilim dalları için, ara disiplinler de söz
konusudur. Örneğin: Fizik-kimya, biyo-kimya, biyo-fizik, astro-fizik, jeo-fizik
gibi.
Matematiğin
Sınıflandırılması
Gerçekte, matematiğin tam bir sınıflandırılmasını yapmak mümkün
değildir. Çünkü, ayrı matematik dalları olarak belirteceğimiz dalları da,
birbirleri ile iç içe durumdadır. Ancak, konu ile ilgili eserlerde, aşağıda
görüldüğü şekilde bir sınıflamanın, genelde yaygın olduğu görülür.
Matematiğin Nitelikleri
Matematik, bir zihin (zeka) çalışmanın sonucu ortaya çıkmıştır. özellikle, atom modeli ve yapısı üzerinde yapılan araştırmalar ilerledikçe, çekirdek fiziği, bugünkü ilerleme safhasına eriştikten sonra, fen bilimlerinde matematik, en güvenilir bir açıklama aracı haline gelmiştir. Bu önemi her geçen gün artmaktadır.
Matematiğin,
bu önemini almasındaki niteliklerini, şu şekilde sıralamak mümkündür:
A)
Doğruluğu Kesindir.
B)
Geneldir.
C)
Soyuttur.
Matematiğin Temel İlkeleri
Her kelimeyi tanımlamak mümkün olmadığı gibi, her hükmü de ispat etmek mümkün
değildir. Bir kelime, başka kelimelerle tanımlanır, bu sonuncular da, daha başka
kelimelerle tanımlanır. Böylece kullanılan her kelimeyi tanımlamak için, sonsuz
şekilde geriye gitmek gerekmektedir ki, bunun imkansız olduğu ortaya çıkar.
Bunun gibi; matematikte, bir teorem, başka teoremlerle, o teoremler de
başkalarıyla İspat edilir. Her şeyi ispat için, imkansız olan, bir sonsuz geriye
gitme lazım geldiğinden, ister istemez bir yerde durmak icap ediyor. Şu halde,
nasıl ki, tanımlanamayan şeyler varsa, öylece ispat edilmeyen şeyler de vardır.
İspat edilemeyen bu şeylere, matematikte prensipler adı verilir. Gerçi,
prensipler ispat edilemezler, fakat her şey bunlara dayanarak ispat edilir.
Bunların ispatsız kabul edilmelerinin sebebi budur.
Matematiğe ait, sistematik eserler meydana getiren Eski Yunan (Grek)
matematikçileri, bazı hükümleri ispatsız kabul etmek lazım geldiğinin farkına
varmışlardır. Bunlardan Öklid, Elementler adlı eserinin başında, bu gibi
hükümleri ifade etmiştir. Bunlara da, <<Kabulü istenen Şeyler>> adını vermiştir.
Zamanla, bu kabulü istenen şeylerin sayısı değişmiştir. Örneğin, 19. yüzyıla
kadar, matematikçiler, Öklid'in ispatsız kabul ettiği ve Öklid Postülatı denilen
<<Bir doğrunun dışındaki bir noktadan, o doğruya yalnız bir paralel doğru
çizilebilir>> şeklindeki hükmünü ispat etmeye çalışmışlardır. Fakat, daima
ispatsız birtakım hükümler, yeni yeni prensipler kabul edilmiştir.
Eskiden beri, matematikçiler tarafından, matematiğin temel prensipleri
üç grupta toplanmıştır. Bunlar:
A)
Tanımlar
B)
Aksiyonlar
C)
Postülatlar
Bu üç temel prensibe ait ilginç örnekler ve geniş bilgileri, herhangi
tir matematik kitabında görmek mümkündür.
Matematiğin Diğer Bilimlerle İlgisi ve Diğer Bilimlerden Farklı Yönleri
Matematik diğer müspet
bilimlerin gelişmesini sağlar. Matematiğin diğer bilimlerle olan başka bir
ilginç özelliği ise şudur; öteki bilimler de matematiğin bugünkü ileri seviyeye
gelmesinde katkıda bulunmuştur. Örneğin: 17. yüzyıl başlarında, gök cisimlerinin
yörünge hesapları sırasında, mevcut matematik bilgileri, astronomlar için
yeterli olmamıştır. Netice itibariyle de, astronomların zorlamaları sonucu,
matematikçiler tarafından, diferansiyel denklem kavramları ortaya konmuştur.
Fen bilimlerinden olan; fizik, kimya ve astronominin varlığı
düşünüldüğünde, bu bilimlerde temel özellik, gözlem ve deneye dayalı, aynı
zamanda da ölçülebilir, olmasıdır. Halbuki matematik, soyut bir bilim olmakta ve
temel konusu da sayılar ve çevremizde gördüğümüz şekillerdir.
Matematiğin öteki bilimlerden diğer farkları ise, şu şekilde sıralamak
mümkündür:
Sembol ve şekiller kullanılır, uygulama alanı geniş, soyut ve kesin
sonuç esasına dayanır, kesin kanunları vardır, kendisini devamlı yeniler, öteki
bilimlerde yapılan çalışmaları kanuniyet halinde ifade edilebilir duruma
getirir, var olanı inceler, kesin sonuç verir, birbirine bağımlı olarak sürekli
gelişme gösterir ve gelişmeleri birbirini tamamlar.
Matematik Tarihinde Bilgi Kaynakları
Yeterli
bir matematik bilgisi ile, iyi bir araştırma zihniyetine sahip olmak gerekir.
Böyle olunca da, araştırma için gerekli bilgilerin kaynağı olan, yabancı dilleri
bilmek gerekir. Daha sonra da, bilimin ilk yazılı belgelerinden, yani bilgi
kaynaklarından olan; papirüs, kil tablet, mağara resimleri, parşömen kağıtlar,
çivi ve resim (hiyeroglif yazılarını okuyabilecek kadar bilmek gerekir.
Diğer bir husus da; bilimin etkin olduğu devrelerin bilim dili olan,
Latince, Arapça ve Farsça dillerini bilmek gerektiğidir. Ayrıca, zamanın bilim
dili olan ve bugün ölü dil olarak kabul edilen Sanskritce ve Pevleviceyi de
bilmek gerekmektedir.
Pek doğaldır ki; bu kadar geniş bir bilgiyi, bir bilim tarihçisinin
veya matematik tarihçisinin bilmesi pek zor bir iştir. Ancak; gerekli
durumlarda, konu ile uzmanlaşmış kimselerle işbirliği yapmak veya eserlerinden
yararlanmak gerekir.
Matematik
Tarihi Konusu
Matematiğin, sayı ve sayma ile şekil kavramının ortaya çıkışından başlayarak, bu kavramların doğuşunu ve gelişimini incelemektir. Bugün, 544 ayrı dalı olduğu bilinen matematik konularını ve gelişim safhalarını bilimsel düşünce çerçevesi içerisinde ortaya koyar.
Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 15/07/02
Desinged by SunShine
Görüş ve istekleriniz için e-mail adresim: zekiakan@yahoo.com