ATATÜRK'E YAZILAN SiiRLER

BİR RESİMDE ATATÜRK

İzmir’e girişini Atatürk’ün
Bir kahve duvarındaki resimde gördüm

Bir ılık güz öğlesinde
Şanlı haki urbası üstünde

Koymuştu kılıcını içine kınının
Yürüyordu arasında sevgili halkının

Ayağında Anadolu’dan getirdiği toz
Bir inanç gözlerinde tükenmez

Alabildiğine insan kalabalığı ardı
Bir aydınlık geleceğe bakıyordu

Işıktı sevinçti türküydü
Görseydiniz o resimde Atatürk’ü

Sabahattin Kudret AKSAL

 

 

 

GAZİ’YE TARİH

Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi,
O güneş yüzlü,güneş sözlü, güneşler güneşi!
Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi,
O güneş yüzlü, güneş sözlü güneşler güneşi!

Yurdu sarmıştı karanlık, onu yırtıp atan O.
Soğuyan kanlara bir başka hareket katan O.
Kararan gözleri bir lahzada aydınlatan O.
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!

İnkılap ordusu nur ordusunun rehberidir,
Milletin şehperidir, memleketin şehperidir,(1)
Onu beklerdi vatan bunca zamandan beridir,
O güneş yüzlü, güneş sözlü güneşler güneşi!

Ayrılıp Çankaya’dan Hazret-i Gazi geliyor,
Saçının haznesi zulmetleri ok ok deliyor,
Şehre kalbindeki tarihi alıp yükseliyor:
“Bu güneş yüzlü,güneş sözlü,güneşler güneşi!”

(1)Şehper :Kuş kanadının en uzun tüyü.

Yusuf Ziya ORTAÇ

 KAHRAMAN

Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakka yalvardığı gün,
Seni gördük bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes.
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da.
Kutlu bir tanrı oldun Anadolu’da.
O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,
Bulursun bu sevgide asırları istersen.
Ararsan bakışından uzun ovalar erir,
Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir.
Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman
Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan...
Dört sınırın ucunu getirdin bir araya,
Dört bucak sevgisini topladın Ankara’ya.
Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer,
Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller,
Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi...
Sonra sanki ruhunda kartal sesleri geldi;
Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden
Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.
Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok değil:
Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil!
Çok değil, kanımızın rengini süze süze,
İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze...
Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni.
İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın;
Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın...
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hakka yalvardığı gün.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

 

 

 

 GİDİYOR

Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine,
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine!

Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla.

Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.

Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi;
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi!

Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var
Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var.

Siliyor ruhunun ulviliği fani etini,
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini.

Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça;
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça.

Orhan Seyfi ORHON

 

ATAMA AĞIT

I.
Sırma sarısını yay saçlarına,
Gözüne rengini koy denizlerin;
Düşün dudakların en incesini,
Yüzüne tuncunu ver benizlerin.

Onda yürüyüşün en yiğitçesi,
Onda bükülmezi vardı dizlerin.
Gezerdi ülkede bir Hızır gibi
Em olup derdine çaresizlerin.

II.
Durgun bir denizi andırır dışı,
İçi hiç sönmeyen bir yanardağı.
Sesinde ıslığı eser kuvvetin,
Sözünde şahlanır Hakkın bayrağı.

Gökle güneş gibi buluştu onda
Sezinin sağlamı, duyunun sağı,
Yıkarak kökünden Osmanlılığı
O gömdü tarihe bir Ortaçağı.

III.
Dağlar dümdüz olur işaretiyle,
Ürperir ovalar avazesine;
Devrilir hıncına çarpan ordular,
Kaleler dayanmaz yelpazesine;

Fikrin, güzelliğin, aşkın, her şeyin
Bağlıydı daima en tazesine;
Yaşadı başı dik, dünyaya karşı,
Getirdi dünyayı cenazesine!

IV.
Onsuz kaldığını bilse tabiat
Bağlar üzüm vermez, bahçeler kurur;
Okşar saçlarını Ezelin eli,
Yüzüne ebedin ışığı vurur.

Övünür insanlık eserleriyle,
Yurt onun sevgisi üstünde durur.
Adıdır kurduğu devlete temel,
Ünü kurtardığı millete gurur!


Fani varlığını kaybetti ama,
Simgesi yurdumun burçlarındadır.
Engin ufuklara uzanmış kolu,
Hızı altı okun uçlarındadır!

Kadının, erkeğin hafızasında,
Gencin, ihtiraın düşlerindedir.
Yayla yellerinde eser gölgesi,
Sesi bahçemizin kuşlarındadır!

Ben mi yazacaktım göçüm gününü
Dökerek ardından böyle gözyaşı?
Ben ki ona büyük gezilerinde
Oldumdu bir küçük yol arkadaşı.

En son durağına varmadan ömrün
Kapadı yolunu bir mezar taşı…
Büyük kurucusu cumhuriyetin,
Hürriyet aşıkı milletin başı!

Kemalettin KAMU

 

BÜYÜK GAZİ’YE

Sen ki hilkat denilen ummanın
En büyük incisisin,
O, bu ulvi vatanın talihinin
En güzel yıldızıdır;
Bir dehaet ki güneşten yüksek,
Ve semavat ile ünsiyeti var.

Sen dururken ona gelmez noksan.
Kaplıdır toprağı zırhınla senin;
Hep rehakar değil ey Gazi,
Bu müsellah vatanın sen hem de
Ebedi bekçisisin.

Bu mesalip – zede cemiyyete sen
Yeniden bir vatan ettin ihda
Görüyor şevk-i tuluunla senin
Yeni bir iyd-i zafer İstanbul;
Kendi asar-ı dehanın belki
Sen de hayretçisisin.
Kainatlarda tecelli buyuran
Halik’ın sende o hasiyyeti var.

Abdülhak Hamid TARHAN
MUSTAFA KEMAL’İ GÖRDÜM

Daha dün gördüm Mustafa Kemal’i...
Işıl ışıldı sabah güneşinde,
Mavi gözlerinde vatan parlıyordu,
Vatan parlıyordu yine.

Daha dün gördüm Mustafa Kemal’i...
Kolları çepeçevre sarmış vatanı,
Nabzını yokluyordu milletinin,
İçinde eski günlerin heyecanı.

Daha dün gördüm Mustafa Kemal’i...
Dudaklarında gülüyordu vatan
Bir zafer türküsü O’nun dilinde,
İçinde O vardı bir yandan.

Daha dün gördüm Mustafa Kemal’i...
Daha dün ışıklar içinde,
Yudum yudum içmiş memleket sevgisini,
Yudum yudum sinmiş her yere.

Mustafa CANPOLAT

 

Giriş | Atatürk | Matematik | Duvar Kağıtlar | Linkler | Hakkımda

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 19/09/02

Desinged by SunShine

Görüş ve istekleriniz için e-mail adresim: zekiakan@yahoo.com